CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde; “Teknoloji ağırlıklı sektörlere yönelik ulusal üretici ve kaynakları kollayan bir politika oluşturulmalı. Bu çerçevede gelişmiş bir yan sanayisi olan ya da hızla gelişebilen bazı sektörler ile güçlü yerel üreticilerin bulunduğu sektörlere gerekirse girişin kısıtlanması, tedarik zincirlerinde yerli şirketlere öncelik tanınması, yerli parça oranının yüksek tutulması gibi bir kısım seçici politikalara ihtiyaç var. Kısmi anlamda, geçmişteki 60-80 arası gibi değil ama belli bir ikameci politikayı da içeride kurmak zorundayız. Bugün gelinen noktada, uluslararası sistem içinde bunun yapılabilme imkanları yüksek gözüküyor” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2024 bütçe teklifi görüşülüyor. Görüşmelerde CHP Grubu adına konuşan İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, özetle şunları söyledi:
“SANAYİNİN İÇİNDE YÜKSEK TEKNOLOJİLİ SEKTÖRLER DEĞİL DÜŞÜK TEKNOLOJİLİ SEKTÖRLERİN EGEMEN”
“İmalat 2022 rakamı; imalat sanayinin milli gelir içinde payı yüzde 22.1’dir, çok ilginç istihdamdaki payı da yüzde 20’dir. Bu da şunu gösteriyor ki sanayinin içinde yüksek teknolojili sektörlerin değil düşük teknolojili sektörlerin egemen olduğunu gösteriyor. Bu bir taraftan da verimlilik göstergesi, kişi başına katma değer ölçütü. Aslında istihdam kadar bir milli gelir artışı var. Beklenen aslında orada bir ölçünün sağlanması.
“2002’DE YÜKSEK TEKNOLOJİLİ SEKTÖRLERİN PAYI YÜZDE 6,2’YMIŞ, 2022’DE YÜZDE 3,1’E DÜŞMÜŞ”
Teknoloji yoğunluğu konusu: Şu andaki mevcut yapı orta düşük ve düşük teknolojili sektörlerin egemenliği var imalat sanayisinde. İkisinin toplamı yüzde üretimde 72,2; ihracatta biraz daha azalmış, yüzde 63,1 fakat ilginç olan şu: 2002 yılından bugüne kadar baktığınız zaman paylar artmamış, azalmış yani o dörtlü ayrım içinde baktığımızda, içsel dağılımını aldığımızda yüksek teknolojili sektörlerin toplam imalat sanayisi içindeki payı 2002’de yüzde 5,1’miş, üretim içinde söylüyorum, 2022’de yüzde 3′ düşmüş; bakın, artmıyor, azalıyor, tabii ki artıyor ama payları söylüyorum, pay olarak diğer sektörlerin daha önde olduğunu görüyoruz. İhracatta da rakamları vereyim, 2002’de yüksek teknolojili sektörlerin payı yüzde 6,2’ymiş, 2022’de yüzde 3,1’e düşmüş yani yüksek teknoloji alanında bir ileri gidiş yok; düşükten yukarıya doğru, orta düşük ve biraz orta yükseğe doğru bir gidiş var ama hala düşük ve orta düşük teknolojili sektörler imalat sanayinin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor.
“ÖNÜMÜZDE ÜÇ YIL İÇİN KAMU-ÖZEL İŞ BİRLİĞİYLE YAPILAN PROJELERE YAKLAŞIK 623 MİLYAR TÜRK LİRASI PARA ÖDENECEK”
Kamu; kamunun sabit sermaye yatırımları açısından baktığımız zaman milli gelirdeki payı düşmüş, 2002 yılında yüzde 4,8’miş, 2022 yılında yüzde 3,6’ya düşmüş fakat ilginç olan, kamu sabit sermeye yatırımlarına kendi içinde baktığımızda 10’lu bir söktür ayrımı vardır, imalat, 2002 yılında yüzde 3,2’ymiş toplam yüzde 100 içindeki payı, sonra 2022’de binde 7’ye düşmüş, yüzde 1’in altında. Kamu, altyapı yatırımları alanından çekiliyor, imalat sanayi alanında da çekiliyor ve bunun yerini ‘kamu-özel iş birliği’ dediğimiz modelle özel sektör doldurmaya çalışıyor. Kamu-özel iş birliği projeleri de adeta devlette bir kara delik oluşturdu, çok büyük rakamlara ulaşmıştır; vazgeçilen gelirler, şehir hastanelerine ödenen kiralara baktığımız da önümüzde üç yıl için kamu-özel iş birliğiyle yapılan projelere yaklaşık 623 milyar Türk lirası para ödenecek.
“TEKNOLOJİ AĞIRLIKLI SEKTÖRLERE YÖNELİK ULUSAL ÜRETİCİ VE KAYNAKLARI KOLLAYAN BİR POLİTİKA OLUŞTURULMALI”
Teknoloji ağırlıklı sektörlere yönelik ulusal üretici ve kaynakları kollayan bir politika oluşturulmalı. Bu çerçevede gelişmiş bir yan sanayisi olan ya da hızla gelişebilen bazı sektörler ile güçlü yerel üreticilerin bulunduğu sektörlere gerekirse girişin kısıtlanması, tedarik zincirlerinde yerli şirketlere öncelik tanınması, yerli parça oranının yüksek tutulması gibi bir kısım seçici politikalara ihtiyaç var. Kısmi anlamda, geçmişteki 60-80 arası gibi değil ama belli bir ikameci politikayı da içeride kurmak zorundayız. Bugün gelinen noktada, uluslararası sistem içinde bunun yapılabilme imkanları yüksek gözüküyor. O anlamda Türkiye’nin elbette bu alanda ileri gitmesi, üretimini artırması, yüksek teknoloji alanlara gitmesi bizleri, hepimizi memnun edecek ama dediğim gibi, bunu bilinçli bir politikayla yapmak gerekiyor, bunu planlamayla yapmak gerekiyor.
“BÖLGESEL EŞİTSİZLİĞİN AZALMASI İÇİN DOĞRUDAN YATIRIMLARIN VE YETİŞMİŞ İNSAN GÜCÜNÜN BÖLGEDE TUTULMASI İÇİN SEÇİCİ POLİTİKALARA İHTİYAÇ VAR“
Türkiye’de iller itibarıyla ve bölgeler itibarıyla gelişmişlik farkları çok açık ve net. Özellikle, Türkiye sanayisi, son derece, bölgesel olarak, yerleşim ve mekansal olarak baktığımızda bir anlamda dengeli olmayan, dengesiz bir yapı içinde gelişmiş; o zaman, bu aktif politikalar gerektiriyor. Hem bu anlamda bölgesel eşitsizliğin azalması için doğrudan yatırımların yapılması hem de aynı zamanda insan kaynaklarının geliştirilmesi ve yetişmiş insan gücünün bölgede tutulması için seçici politikalara ihtiyaç var fakat ben sunuşta buna ilişkin ciddi bir vurgu görmedim.
“RAKAMLARI BİR YERDEN BİR YERE GETİRMEK EĞER ALTINI DOLDURUYORSANIZ ANLAMLI OLABİLİR“
Sanayi ve teknoloji alanı ciddi anlamda bir müdahaleyi gerektiriyor çünkü rekabetçi bir dünyadayız. Yani statik analizlerin bir anlamı yok, planda da çok eleştirdik; önce 2023 hedefleri vardı ‘Türkiye dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girecek’ şimdi de son planda 2053’e ertelendi bunlar. Bunların bir anlamı yok çünkü sonuç itibarıyla tek başınıza bir dünyada yaşamıyorsunuz. Kendi hedeflerinizi büyütmeyi düşünebilirsiniz, rakamları bir yerden bir yere getirmek eğer altını dolduruyorsanız anlamlı olabilir.”