AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, sokak hayvanlarına ilişkin yasa tasarısı hakkında yaptığı açıklamada, “Anatomik yapısı bozulmuş, yine farklı üreme durumlarından kaynaklı saldırganlaşmış ve normalleşmesi mümkün olmayan, kuduz riski taşıyan, hayvan sağlığı açısından olumsuz, acı çeken, hastalıklı hale gelmiş hayvanlarımızı, bizim merhamet iklimimize, bu toprakların değerlerine uygun olarak, ‘uyutma’ dediğimiz şekliyle beraber normalleştirmemiz gerekiyor” dedi. “Bütün sokak hayvanları toplanacak, itlaf edilecek” söylemlerini eleştiren Güler, “Böyle bir şey söz konusu değil. Bizim mahallemizde kendi elimizle beslediğimiz, mahallenin maskotu haline gelmiş adı ‘Can’, adı ‘Yaren,’ adı ‘Beyaz’, adı ‘Papatya’ olan köpeklerimizle ilgili bizim bir sorunumuz yok. Toplumun sorunu, sabahları caddelerimizde, sokaklarımızda, şehirlerimizde saldırganlaşmış, çeteler halinde gezen ve sokak güvenliğini, toplum sağlığını etkileyen köpeklerimizle ilgili durumdan bahsediyoruz” ifadelerini kullandı. Güler, 2004’te çıkarılan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda, belediyelere barınak yapma zorunluluğu getirildiğini hatırlatarak, “Herkes sorumluluğunu yerine getirsin” şeklinde konuştu.
Güler, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin konuyla ilgili sorusu üzerine şunları söyledi:
“Toplum sağlığıyla ilgili sorumluluğumuz var”
“Hayvanları Koruma Kanunu, 2004 yılında çıkarılmış ve 2021 yılında da farklı düzenlemeler hayata geçmiştir. Sizlere de burada görevler düşüyor, çünkü çok yanlış bilgiler var. ‘Bütün sokak hayvanları toplanacak, itlaf edilecek’ gibi kavramlar var. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum; anayasamızın 56’ncı madesinde toplum sağlığıyla ilgili bizim önemli sorumluluklarımız var, devletin alması gereken tedbirler. var. 5199 sayılı Hayvan Hakları Koruma Kanunu’na baktığımızda, burada mahalli idarelerin birçok görevinin olduğunu ve yapılması gereken hususların olduğunu görüyoruz.
“Birçok saldırı olayları var”
Şu anda Sağlık Bakanlığımızın ve Tarım ve Orman Bakanlığımızın yayınlamış olduğu raporlar ve tespitler var. Mevcut resmi rakamlara baktığımızda ülkemizde yaklaşık 2-2.5 milyon civarında sahipsiz, başı boş köpeklerimiz sokaklarımızda. Ancak bu, maalesef net bir tespite dayanmıyor. Genel tahmin ve Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınlamış olduğu endekslere ve ülkede çıkan çöp miktarı ve diğer hususi endekslere baktığımızda yaklaşık 4-4.5 milyon kadar sokak köpeğinin şehirlerimizde bulunduğunu tahmin ediyoruz. Tabii burada vatandaşlarımızın bugüne kadar yaşadığı sıkıntılar var. Bunları bizim asla görmezden gelme imkanımız yok. Gerek sabah okuluna giden çocuklarımızın, sabah bahçesinde, parkında, mahallesinde sabah yürüyüşü yapan vatandaşlarımızın, gerekse de sabah namazına giden cami cemaatimizin yaşadığı birçok saldırı olayları var. Sahipsiz, başı boş, saldırganlaşmış, çeteler halinde gezen sokaklarımızda, caddelerimizde, şehirlerimizde köpeklerimiz var. Bizim, sokakların güvenliğini sağlamak adına ve aynı zamanda toplum sağlığını gerçekleştirme adına… Ki; şu anda ülkemizin kuduzlu temas sayısının ciddi manada artış gösterdiğini görüyoruz. Bu da maalesef; vahşi alanlara, orman alanlarına yapılan barınaklardaki vahşi hayvanlarla köpeklerin teması sonucu ortaya çıkmış. Yani, ülkemizin kuduz riskiyle kaldığı gibi bazı sorunlarla karşı karşıyayız.
“Sokak köpekleri toplanıp uyutulacak’ diyorlar, bu doğru değil”
Şimdi, bunların çözümü noktasında; anatomik yapısı bozulmuş, yine farklı üreme durumlarından kaynaklı saldırganlaşmış ve normalleşmesi mümkün olmayan, kuduz riski taşıyan, hayvan sağlığı açısından olumsuz, acı çeken, hastalıklı hale gelmiş hayvanlarımızın, bizim merhamet iklimimize, bu toprakların değerlerine uygun olarak, onların ‘uyutma’ dediğimiz şekliyle beraber normalleştirmemiz gerekiyor. ‘Sokak köpeklerini topluyorlar ve öldürme işlemi uygulanacak’ diyorlar. Böyle bir şey söz konusu değil. Bizim mahallemizde kendi elimizle beslediğimiz, mahallenin maskotu haline gelmiş adı ‘Can’, adı ‘Yaren,’ adı ‘Beyaz’, adı ‘Papatya’ olan köpeklerimizle ilgili bizim bir sorunumuz yok. Toplumun sorunu, sabahları caddelerimizde, sokaklarımızda, şehirlerimizde saldırganlaşmış, çeteler halinde gezen ve sokak güvenliğini, toplum sağlığını etkileyen köpeklerimizle ilgili durumdan bahsediyoruz. Sorun belli.
“Belediyelerin barınak yapma zorunluluğu var”
Keçiören’de, Mersin’de, Muş’ta çocuklarımıza, yaşlılarımıza yönelik maalesef saldırgan sokak köpeklerimizin saldırısı sonucu ağır yaralanmalar, vefatlar söz konusu. Yine çok yüksek sayıda trafik kazalarına sebebiyet veriyorlar, birçok ölüm meydana geliyor. Devletin gerekli önlemleri almak ve bu önlemleri hayata geçirmek sorumluluğudur. Şunu da esasen söyleyeyim, bizim esasımız; bu köpeklerimizi barınaklara almak ve barınakların yaşam kalitesini de yükseltmek. Ve orada hem bunların yaşamasını sağlamak, hem de bu tür olumsuz durumu olan köpekleri de buradan ayırt etmek gerekiyor. Buradaki 5199 sayılı kanunumuza baktığımızda tüm sorumluluk belediyelerin, bu barınakları yapmak zorunluluğu var. Keyfiyet yok bu konuda. Zorunluluk zaten var, 20 yıldır var, yeni bir şey değil. Dolayısıyla herkes sorumluluğunu yerine getirsin. Sahiplenmeyi güçlü bir şekilde destekleyelim, aynı zamanda kısırlaştırma faaliyetimizi yoğun bir şekilde devam ettirelim, aşılayarak çip veya kulaklık takmak suretiyle de hayvanseverlerimizle beraber bu süreci yönetelim diye düşünüyoruz.”