Tribünleri görünce, fantastik Fellini sinemasına taş çıkaran “muazzam görsellik ve alçak uçuştaki F-16 Falcon desibelinde ahenkli kıyameti” kendileri için sanıp dehşete kapılmış olmalı Ludogorets!..
Kolay mı?.. Ekran başındakilerin bile tüyleri diken diken oldu Fenerbahçe’nin Cumhuriyeti kuranlara saygı duruşuna.Keşke önceden uyarsalardı, “Üç gün sonra Cumhuriyetimizin 100. Yılı ve Fenerbahçe o Cumhuriyet’i kuran Atatürk evlatlarından aynı çatı altında toplanmışların en kalabalığı” diye.
Aslında, Fenerbahçe’nin Avrupa takımı da Süper Lig takımı da birinci kalite. Rakip sahada en çok top oynayan, rakibin pozisyon bulmasını minimumda tutan, bireysel yetenek çıtası yüksek, tempolu, akıcı, uyumlu takımlar.
Ancak, Ludogorets karşısına çıkan “iki takımın karması”, ilk yarı uyum ve konsantrasyon sıkıntısı yaşadı. Evet İsmail Kartal, kaleyi sakatlanan Livakovic yerine İrfan Can’a teslim etti. King’de yırtık olduğu için Tadic’i, İsmail’in yerine Fred’i ekledi, Serdar Aziz ameliyatlı olduğundan tandemi Djiku-Becao ile kurdu. Yine de yedek kulübesinde Konferans H grubunda birinciliğe oynayacak bir takım daha vardı.
Ama sağda başlayan Tadic, Osayi ile uyum sağlayamayınca, Fred dışında orta saha geçirgen olunca, Bathsuayi beslenemeyip orta sahaya kadar gelmek zorunda kalınca, ilk yarı Fenerbahçe temposunu bulamadı.
Belki de son dönemdeki en kötü başlangıcını yapan Fenerbahçe, pozisyon tamamlayamayıp geri koştu, pozisyona giremedi, sürekli uzun oynayan, orta sahayı kolay geçen rakip karşısında önde basamadı, tersine arkaya adam kaçırdı. Aslında Fenerbahçe’yi çok iyi çalışmış bir Ludogorets vardı sahada. Diriydi, sertti. Agresif başladı. Belli ki, Fenerbahçe maçını vitrin olarak görüp bir üst lige geçmeyi ümit eden futbolculardan kuruluydu rakip.
Fakat Fenerbahçe’nin zorlanma sebebi rakipten çok kendi performansıydı. En çok top kaybı yaşadığı maçlardan biri olabilir Ludogorets maçı.
İlk yarı bitmeden Kent ve Tadic kanat değiştirmek zorunda kaldı. Kent-Osayi uyumu ile sağ kanadı, Tadic’in katılımıyla sol kanadı düzeltti Fenerbahçe. Ardın ufak ufak yükselmeye ve kendi oyununa ulaşmaya çalıştı. Ardından yine bir Ludogorets hücumunda topu kazanan Fenerbahçe, Fred’in taşıdığı Bathsuayi’nin ağlara gönderdiği golle öne geçtiğinde, henüz ikinci isabetli şutunu atmıştı.
İkinci yarıya Fenerbahçe kendi tempolu, baskılı, akıcı oyunuyla değil “benzeri” ile girdi. Bu bile yetti. 52. Dakikada Zajc’ın ayağından ikinci golünü kazandı. Dakikalar 60’ı geçtiğinde İsmail Kartal, Tadic, Fred ve Osayi’i dinlendirmek için çıkardı, İrfan, Ferdi, Szymanski’yi sahaya sürdü. Lakin, hiçbir şey umduğu gibi gitmedi. İki dakika sonra futbolun içindeki talihsizliklerden birini yaşadılar ve kornerden gelen topu Becao kendi kalesine yolladı, fark bire indi.
Rakip cesaretlenince 80’den sonra Fenerbahçe savunmasını açık alanda yakalayan Ludogorets’in kaçırdığı yüzde yüzlük bir gol daha vardı. Maç Ludogorets’in beraberlik arayışlarıyla bitebilirdi ama “kalite” bitmez tükenmez bir lütuftu!.. Szymanski klasını gösterdi, Zajc’a 3. golü arttırdı.
Yani kaçınılmaz son! Ludogorets’i de Kadıköy’de devirerek, Konferans Ligi’nde tıpkı Süper Lig gibi 9’da dokuz yaparak kazandı Fenerbahçe.
Bakmayın zor olduğuna… Ön elemelerden başlayıp gruptaki rakipler de dahil Konferans Ligi, F.Bahçe’ye -şimdilik- bir beden küçük geldi. Hem takım hem de Fenerbahçeliler ilk günden beri kendilerini “cüceler ülkesi” Lilliput’daki “Gulliver” gibi hisseti. Belki de bu yüzden biraz gevşedi.
İsmail Kartal’ın ellerinden öper!